тüякιуєηιη вιя ηυмαяαℓı ƒαη ƒσяυмυ
|
![]() |
|||||||||
Bir aile düşün, çerden çöpten ve yıkılmaya musait.
Bir aile daha düşün, saçmalıklar kuşatmış, onlara ait. Bir aile düşün, taksitle kurulmuş veresiye her şey. Bir aile daha düşün, ne özgür düşünce var ne birey. Bir aile düşün, töreyle, korkuyla, baskıyla kurulmuş. Bir aile daha düşün, ona toplumsal tuzak kurulmuş. Bir aile düşün, ekmek peşinde ziyan olmuş bir baba. Bir aile daha düşün, o aileden ne köy olur ne kasaba Bir aile düşün, görücü usulü yamanmış iki tezat kişi. Bir aile daha düşün, o ailenin yüce Allah' a kalmış işi. Bir aile düşün, anne baba ayrı ayrı dünyalarda yaşar. Bir aile daha düşün, çocuk doğar ve dünyası şaşar. Bir aile düşün, başkalarının isteği üzerine kurulsun. Bir aile daha düşün, sevgi, umut, insanlık vurulsun. Bir aile düşün, salaklık, cahillik, çaresizlik diz boyu. Bir aile daha düşün, seçimde kendine vermez oyu. Bir aile düşün, namus diye olmadık cinayetler işlensin. Bir aile düşün, kişiliğini yaşamak isteyen fişlensin. Bir aile düşün, nerden baksan sorun, feryat, kargaşa. Bir aile daha düşün, ateşi tutarken kullanmasın maşa. Bir aile düşün, mutluyum diye hep kendini kandırsın. Bir aile daha düşün, toplumu gizli gizli yandırsın. Bir aile düşün, on nüfusa bir dikili ağaç Allah vere. Bir aile daha düşün, aile olmak nere bu aile nere. Bir aile düşün, gelir dağılımından pay almadan yaşıyor. Bir aile daha düşün, geliri dağıtmayarak haddini aşıyor. Bir aile düşün, yıllar yılı yoksulluk altında can veren. Bir aile daha düşün, ne dinleyen ne anlayan ne gören. Bir aile düşün, kolaya endeksli, çalışmadan elde eden. Bir aile daha düşün, doğru yol var iken yan yolda giden. Bir aile düşün, bana deymeyen bin yıl yaşasın diyen. Bir aile daha düşün, korku ile yaşayıp yavan ekmek yiyen. Bir aile düşün, savaşanı, mücadele edeni yalnız koyan. Bir aile daha düşün, savaşmayan ailelerin gözlerini oyan. Bir aile düşün, aile kavramını yozlaştırmışken aileyim der. Bir aile daha düşün, ticarete dökmüş işi mahkemeye gider. Bir aile düşün, pazarlıklı, sözleşmeli, şartlarla dayanır kökü. Bir aile daha düşün, güven yok, inanç yok çok ağır yükü. Mutlu Aile Ortamı Bu Olsa Gerek Mutlu Aile Ortamı Bu Olsa Gerek. Ailede sır saklamak en büyük emek. Ailede sevgi saygı, büyük giz demek. Soğan ekmek erek ve birkaç kap da yemek. Mutlu aile ortamı bu olsa gerek. Karı koca ve çocuklar olacak sırdaş. İlişkilerde birbirleriyle arkadaş. Sırlar saklanmazsa, olur başa kara daş. Mutlu aile ortamı bu olsa gerek. Erkekte akıl ve hikmetli söz olacak. Kadın erdemli, muhabbetli göz olacak. Birbirine bakabilecek yüz olacak. Mutlu aile ortamı bu olsa gerek. Anne baba iyi örnek daim olacak. Müsamaha ile herşey kaim olacak. Her zaman, sevgi saygı ve hürmet olacak. Mutlu aile ortamı bu olsa gerek. Kadın sabırlı, yumuşak huylu olacak. Aile ortamı huzur, neşe dolacak. Ancak bu şekilde aile var olacak. Mutlu aile ortamı bu olsa gerek. Her Şey Sende Gizli Yerin seni çektiği kadar ağırsın, Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın, Gözlerinin uzağı gördüğü kadar Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün, Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kâr sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün İstanbul'u Dinliyorum İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Zindandan Mehmed'e Mektup Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de, geri adam, boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed'im! Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim! Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yol da tutuktur hapse düşeli... Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak. Ne ayak dayanır buna, ne tırnak! Bir âlem ki, gökler boru içinde! Akıl, olmazların zoru içinde. Üstüste sorular soru içinde: Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? Buradan insan mı çıkar, tabut mu? Bir idamlık Ali vardı, asıldı; Kaydını düştüler, mühür basıldı. Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı. Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; Bahçeye diktiği üç beş karanfil... Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'! Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat... Beni Allah tutmuş, kim eder azat? Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem... Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem! Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil; Sayım var, maltada hizaya dizil! Tek yekûn içinde yazıl ve çizil! İnsanlar zindanda birer kemmiyet; Urbalarla kemik, mintanlarla et. Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat; Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... Yalnız seccâdemin yününde şefkat; Beni kimsecikler okşamaz mâdem; Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem! Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını zaman erisin; Köpük köpük, duman duman erisin! Peykeler, duvara mıhlı peykeler; Duvarda, başlardan, yağlı lekeler, Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler... Duvar, katil duvar, yolumu biçtin! Kanla dolu sünger... Beynimi içtin! Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar; Tek nokta seçemez dünyadan nazar. Yerinde mi acep, ölü ve mezar? Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz? Güneşe göç var da, kalan biz miyiz? Ses demir, su demir ve ekmek demir... İstersen demirde muhali kemir, Ne gelir ki elden, kader bu, emir... Garip pencerecik, küçük, daracık; Dünyaya kapalı, Allaha açık. Dua, dua, eller karıncalanmış; Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış. Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış... Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu; İplik ki, incecik, örer boşluğu. Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş; Karanlığında nur, yeniden doğuş... Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş! Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin! Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte! Ölsek de sevinin, eve dönsek de! Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! Ağla Yüreğim Akşam olur Bir başıma kalınca Bu yerde... Özlemin Ateş olur..! Dokunduğun her yerde Kıvılcımlar saçar Özlem ateşin Yangınlara döner... İçimde Yıkılmaz sandığım Dağlar erir Ormanlar bir bir yanar. Eğil başım Sen.. Öne eğil.... Bunca yıldız varken Gece neden karanlık olur Sevdiğim..... Kaybetmeyince İnsan Bilmezmiş Elindeki nimetin kıymetini. Ağla yüreğim kendi haline Sen Şimdi ağla. Büyük Sevdalar Son zamanların En büyük sevdalarını, Yaşıyorum ben. Sokaklara indim Kapı kapı.. dolaştım Acıların sevdaların Girmediği ev aradım Bulamadım.! Kendimi Dağlara vurdum Ferhatı gördüm. Koştum çöllere Dolaşırken Mecnundan Keremi sordum.. Son zamanların En büyük sevdalarını Yaşıyorum ben. Ay'a..Yıldızlara gittim Şirin'i,Aslı'yı,Leyla'yı sordum Kor Ateşler içinde Yanan yürekleri Güneşte gördüm.. Son zamanların En büyük sevdalarını Yaşıyorum ben.. En çok bahar kokulu Kadınları sevdim.! Buğulu gözlü kadınları Bir başka sevdim.. Beni yakan her güzeli Aslı,Şirin,Leyla sandım.! Son zamanların En büyük Sevdalarını Yaşıyorum ben.. Ozanlara,şairlere Eli kalem tutan kimi. Gördüysem.. Acının ilacını sordum.! Ateş yağmurundan Kavrulmuş gözlerinde Kendi yansımamı gördüm.. Son zamanların En büyük sevdalarını Yaşıyorum ben.. Dağa,taşa,karıncaya Yaşayan her varlığa Aşık oldum..! Çılgınlar gibi sevdim Büyük aşklar,ihanetler yaşadım.! Son zamanların En büyük sevdalarını Yaşıyorum ben.. |
|
|||||||||
![]() |